Güzelliğin Portresi (2019) – Yerli Yapım Korku ve Gerilim Filmi

Yıllardır görüşmediği babasının ölüm haberini alan Nisan, kocası ve kızıyla birlikte ölen babasının evine döner. Yıllar önce kaçtığı bu konağın içerisinde garip şeyler olduğunu fark etmesi uzun sürmez. Konakta neler oluyordu? Resimdeki kadının gizemi neydi? Kabuslarıyla yüzleşen Nisan, kendisini ve ailesini korumak için bu gizemi en kısa zamanda aydınlatmalıdır.

İzleyici Görüşleri

  • Büyük ve eski ev içeren tipik Amerikan korku filmlerine çok benziyordu ama birçok yönden çok iyiydi. Oyunculuk, hikaye, sürprizler vs. Özellikle Burçin Terzioğlu Nisan olarak harikaydı. Ben tavsiye ediyorum. (ergunbul)
  • Bu filmi izledim ve 5 dakika önce bitirdim. Çok iyiydi. Diğer Türk gizem filmlerine baktığımda birbirine oldukça benziyordu ama bu film diğerlerinden farklı. 9/10 verdim çünkü bazen Shining filmini izlermişim gibi hissettiriyordu. Ama tamamen gerçekten iyi bir senaryo, oyunculuk ve görsellik var ve sadece film hakkında şunu söyleyebilirim: düşündüğünüz şey değil… Sadece sonuna kadar bekleyin 🙂 (sumeyraagac)
  • Ortak bir konu vardı. Gereksiz alt grafikler yoktu. Oyunculuk çok iyiydi, özellikle Burcin Terzioglu. Şeytanlar veya benzeri bir şeyle diğer Türk korku filmlerinden daha iyi… (kuebratuerk)

Orijinal adı: Güzelliğin Portresi

Tür: Drama, korku, gerilim

Süre: 2 saat 07 dakika

IMDB puanı: 6,5

Ülke: Türkiye

Yayın tarihi: 13 Aralık 2019

Yönetmen: Umur Turagay

Oyuncular: Burçin Terzioglu, Birkan Sokullu, Melisa Senolsun, Serkan Keskin

Güzelliğin Portresi yerli yapımlarda pek alışkın olmadığımız bir konuyu işliyor. Korku ya da gerilim temalı yerli filmler genellikle Dabbe serilerinde ya da Siccin, Musallat filmlerinde gördüğümüz formatta çekiliyor. Güzelliğin Portresi tüm bu klasik yerli yapımlara farklı bir açılım getirmeyi başarmış.

Ben filmin çözümüne bir şeyler söylemeyi düşünmüyorum; çünkü finalde zaten her şey ortaya çıkıyor ve karanlıkta bir nokta kalmıyor. Daha çok film hakkındaki genel izlenimlerimi sunmak istiyorum.

Yazının bundan sonrasında spoiler yer alıyor.

Güzelliğin Portresi’nin Artı ve Eksileri

Yapımın en başta söylediğim gibi farklı tarzıyla ve alışılagelmiş temaların dışına çıkmasıyla yerli korku yapımları için bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Yapımın atmosferi, bazen abartıya kaçtığını düşünsem de müziği etkili kullanabilmesi ve özellikle oyunculuktaki başarıları filmin en büyük artıları. Sadece Burçin Terzioğlu’nun değil tüm oyuncuların performanslarını çok başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Senaryo sadece yerli yapımlar bağlamında düşündüğümüz aklı yoruyor ve çözümü adım adım verdiği için son ana kadar kendisini seyrettirebiliyor. Ben bu filmi Türk sineması için artı bir değer olarak görüyorum.

Şimdi yapımın olumsuzluklarına da kısaca değinmek istiyorum. Film her ne kadar yerli yapımlar için bir açılım gibi görülse de nitelikli korku filmleri liginde kendisine bulabileceği yer neresidir? Özellikle Netflix gibi platformlar sayesinde artık tüm ülkelerin yapımları elimizin altında. Güzelliğin Portresi’nin dikkatli izleyicileri ters köşe yapabilecek bir senaryosu bulunmuyor. Ben örneğin Hilal’in (Melisa Şenolsun) görüldüğü ilk sahnelerden itibaren onun normal olmadığını ve hemen ardından da onun portreyi astığı sahneden itibaren de Hilal ve Özgür’ün birlikte çalıştıklarını anladım. Finalde bu ikilinin kardeş çıkması, portredeki kadının onların annesi olması gibi noktalar bana hiç sürpriz yaşatmadı diyebilirim. Özgür’ün çocuktan hatta Nisan’dan bu kadar nefret ederken bunca zaman onlara “katlanabilmesi” takdire şayan ama ne kadar gerçekçi bilemiyorum.

Film, çoğu Amerikan korku filminde gördüğümüz büyük ev ve içerisinde yaşanan gizemli olayları konu alıyor. Ancak içerisinde o kadar çok klişe barındırıyordu ki bunları görmek beni gerçekten sıktı diyebilirim. Polisin tam iki tane balta darbesi yedikten sonra tam da gelmesi gereken yerde gelip ateş etmesi, Hilal’in ölüm sahnesinin (bıçak yediği sahne) inandırıcılıktan hayli uzak olması (kocasının seslerinizi duydum demesi vs.), küçük kızın küvette uzanırken Hilal’in görülmesi ama sonra birden yok olması, Nisan’ın adım adım delirtilmeye çalışılması, küçük kızın yer aldığı koridor sahnelerinin Shining filmindeki koridorlar neredeyse birebir aynı olması gibi klişeler filmin orijinalliğine vurulmuş ağır darbelerdi bence.

Sonuç

Güzelliğin Portresi yerli yapımlar bağlamında sıra dışı ve iyi bir film denilebilir ve yerli sinema filmleri arasında yer alması beni mutlu ediyor. Ancak Güzelliğin Portresi temelde çoğunlukla Amerikan korku filmlerinin kötü bir taklidi olmaktan öteye geçebilecek bir yapım değil. Türün meraklıları için orijinal ve şaşırtıcı bir senaryosu bulunmuyor. Oyunculukların kalitesi tabi ki filmi kurtarmaya yetmemiş. Sonuç olarak tek izlemelik ve on üzerinden en fazla 6 alabilecek bir yapım olduğunu düşünüyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir